1 Ocak 2011 Cumartesi

Tüp Bebek Nedir ve Tarihsel Gelişimi

İlk Tüp Bebek
Tüp bebek yöntemi, günümüzde her yil binlerce çift bu yöntemlerle çocuk sahibi olmaktadır.
TÜP BEBEK NEDİR ?
 
Tüp bebek yöntemi, kadından toplanan yumurtaların vücut dışında, laboratuar ortamında eşinden alınan spermlerle döllendirilmesi ve oluşan embriyoların 2 ile 5 gün sonra tekrar kadın rahmine yerleştirilmesidir. İlk kez İngiltere’de 1978 yılında tüp bebek yöntemiyle Loise Brown isimli bir kız bebek dünyaya gelmiştir.1990'lardan sonra geliştirilen yeni tedavi yöntemleriyle pek çok ilerlemeler kaydedilmiştir. Günümüzde, her yil binlerce çift bu yöntemlerle çocuk sahibi olmaktadır. Tüp bebek, önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda tüplerinde kalıcı hasar oluşan kadınlarda uygulanmaya başlanmış, kısa bir süre sonra ise, kısırlığa yol açan diğer nedenlerin tedavisinde de kullanılır olmuştur. Bugün, endometriozis, nedeni açıklanamayan kısırlık olguları ve erkeğe bağlı kısırlıkta tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendirilmektedir.

 
TÜP BEBEK TARİHSEL GELİŞİMİ VE BUGÜNKÜ DURUMU
1970'li yılların sonlarında ilk kez dünyanın gündemine oturan tüp bebek ve yardımcı üreme teknikleri çocuk sahibi olmayı isteyen ancak değişik nedenler ile bu olanağa sahip olmayan milyonlarca çift için umut kapısı olmuştu. Aradan geçen 30 yıl içinde hem tıp alanında hem de teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmeler üremeye yardımcı tekniklerde de büyük ilerleme sağlanmasına yardımcı oldu. Tüp bebek yöntemi ilk başlarda sadece tüpleri tıkalı olduğu için doğal yolla çocuk sahibi olamayan kadınlar için bir tedavi yöntemi olarak geliştirilmişti. Dışarıdan verilen ilaçlar ile yumurtalıkları uyarılan kadınların yumurta hücreleri laparoskopi adı verilen basit bir ameliyat ile vücut dışına alınıyor ve daha sonra laboratuar ortamında eşinin spermleri ile bir arada bırakılarak yumurtanın döllenmesi bekleniyordu. Döllenmiş yumurtalar embryo halini alınca kadının rahmi içine yerleştiriliyor ve gebelik oluşması bekleniyordu.

Teknik kısa zamanda tüm dünyada büyük yankı buldu ve hemen her ülkede tüp bebek merkezleri birbiri ardına açılmaya başladı. Bu yeni teknoloji oldukça büyük yatırım gerektiriyordu ve hastalar açısından maliyeti oldukça yüksekti. Dünyada açılan yüzlerce merkezde değişik araştırmalar yapılmaya başlandı ve teknik giderek gelişmeye başladı. Embryoların dondurulması ve saklanabilmesi ile transfer edilen embryoların dışında arta kalanların sonra da kullanılması gündeme geldi. Bugün embryo dondurulması ve çözülmesi ile neredeyse taze embryo transferlerine yakın gebelik oranları elde edilmektedir. 1990'lı yılların başına ulaşıldığında kadından alınan yumurta hücresi içine mikroskop altında erkeğin tek bir sperminin enjekte edilmesi ile de döllenme sağlanabildiği ve embryo oluştuğu bulundu. Bu gelişme üreme sağlığı konusunda yeni bir devrin başlangıcıydı. Mikroenjeksiyon adı verilen bu teknik ile artık çok düşük sperm sayısına sahip erkeklerin de çocuk sahibi olabilmelerinin yolu açılmıştı. Öte yandan menisinde hiç sperm hücresi bulunmayan erkeklerin ise çocuk sahibi olmaları olanaksızdı. Bu sorunun aşılması da çok zaman almadı. Menisinde hiç sperm olmayan erkeklerin testislerinden ameliyat yolu ile sperm bulunması ve bu spermler ile de mikroenjeksiyon yapılmasının geliştirilmesi bir insanın bir hayalinin daha gerçekleştiği anlamına geliyordu.

Bu gelişmelerden sonra üreme sağlığı konusunda uzunca bir süre yeni bir gelişme olmadı. Maliyetler giderek ucuzlamaya başlamış ve teknikler herkesin kolay ulaşabileceği bir hal almıştı. Ancak birbiri ardına açılan tüp bebek merkezleri kontrolsüz bir şekilde tüp bebek tedavisi uyguluyor ve bu tedavilerin en büyük istenmeyen etkisi olan çoğul gebelikler de gün geçtikçe artıyordu. İkiz üçüz hatta dördüz ve beşiz gebelikler yazılı ve görsel basında sıkça yer buluyor hatta çoğu zaman bu tür durumlar riskli gebelikler olmasına rağmen halka sempatik gibi gösteriliyordu. Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda artık tüp bebek yöntemleri merkezi ajanslar veya dernekler tarafından kontrol edilmekte ve devlet tarafından da uygulamalar denetlenmektedir.

İçinde bulunduğumuz günlere gelindiğinde tüm Dünyada tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavileri hemen herkes tarafından bilinen ve kabul gören tıbbi tedaviler halini almıştır. Maliyetlerin oldukça aşağılara çekilmesi sayesinde eskiden bu tedavileri hayal olarak gören pekçok çift de çocuk sahibi olabilme mutluluğunu yaşamaktadır. Maliyetler düşerken başarı oranları da yıllar içinde giderek artmıştır.
Genetik biliminde yaşanan gelişmeler üreme ile yakın paralellik göstermiş ve bu iki bilim alanı adeta birbiri ile kaynaşmıştır. Bugün bilinen bir genetik hastalık varlığında mikroenjeksiyon uygulamasını takiben oluşan embryodan bir hücre alınarak genetik yapısı incelenmekte ve hastalığa sahip olup olmadığı anlaşılabilmektedir. Embryo yapıştırıcısı ve laboratuar kültürleri gibi yöntemler ile gebelik oranları yükseltilmektedir.

  İnsan kopyalama gibi uç örneklerin dışında kendi sperm ve yumurta hücresi ile bebek sahibi olma olanağı olmayan ya da yumurtalıkları olmasına rağmen rahimi bulunmayan kadınların durumu dikkat çeken konulardan bir diğeridir. Dünyada pek çok ülkede bu sorunların çözümü mevcuttur. Sperm bankaları ya da yumurta bağışı kendi üreme hücreleri olmayan bireylerin sorununa çözüm oluştururken rahimi olmayan kadınlar ise taşıyıcı anne adı verilen uygulamalara başvurabilmektedir. Ülkemizde ise yasalar bu uygulamalara izin vermemektedir. Buna karşın çok sayıda çift bu tür talepler ile merkezlere başvurmakta ve yurtdışına yönlendirilmektedir.

Kısaca özetlemek gerekirse günümüzde tüp bebek uygulamaları ile ilgili en önemli sorun çoğul gebeliklerin azaltılmasıdır. Kanun zorlaması olmasa bile başarılı merkezler kendi oto kontrol mekanizmalarını oluşturarak transfer ettikleri embryo sayılarını 3'ün altına indirmektedirler. Zaten bu tür merkezlerde laboratuar ortamları daha iyi olduğu ve embryo yapıştırıcısı gibi değişik ortamlar kullanıldığı için gebelik oranları yüksek olmakta ve dolayısı ile fazla sayıda embryo transfer etmeye gerek yoktur. Bir diğer güncel konu genetik incelemelerdir. Ülkemiz bu konuda oldukça ileridedir ve Avrupa'da dahil olmak üzere pek çok ülkeden çift bu amaçla tedavi olmak için ülkemizi tercih etmektedirler. Cerrahi sperm arama diğer bir güncel konudur. Son olarak yumurta ve sperm bağışı hala daha ülkemizde yasal zemin bulamamış ancak tüm dünyada yaygın olarak yapılan bir uygulamadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder